Felsefe, çevre, politika, futbol, mutlaka ama mutlaka sinema. Biraz ondan, biraz bundan, canı istedikçe çıkan blog. Hayata dair ama tabii ki bana ait. Evet, isyan!

Salı, Mart 27, 2007

berrak

Uzun zamandır ilk defa zihnimin berrak, düşüncelerimin kesintisiz olduğunu hissediyorum. Mutluluk kaynağı olduğunu düşündüğüm şeyin aslında tüm mutsuzluklarımın nedeni olmasının farkına varınca rahatladım sanırım.

Cumartesi, Mart 10, 2007

yığın


Chomsky’nin matematikten asıl edindiği yeni kavram, genelleştirme ve kuramsallaştırmaydı: Dilbilimciler artık öyle kural ve tanımlar bulmalılar ki, bunlar bir dildeki tüm olası cümleleri oluşturabilmeli, ama olmayacakları dışlamalıdır. Yalnızca böylesi bir üretici gramer, dili tutarlı yorumlamayı ve çözmeyi sağlayacaktır.
Yukarıdaki kelimeler yığını böyle bir kural ve tanım silsilesinin örneği (Resmi büyütmek için üzerine basabilirsiniz). Dilin içinden çıkan bu kurallar, basit bir mantıkla, bir dilde yazılabilecek en uzun cümleyi sonsuz kelimeden oluşacak hale getirebilir. Her ne kadar düşüncemizin sınırları dil olsa da bir dilin kurallarıyla oluşturulacak cümlenin sınırsız olması garip değil mi?

Çarşamba, Mart 07, 2007

gol

Yazıyı sonra tekrar ekliyeceğim.
(bi süreliğine askıya aldım..........)

Salı, Mart 06, 2007

resim ve tasvir (1)'e öykünme


Aylar önce New Yorker dergisinin web sayfasında dolanırken bir filmle ilgili yapılmış bir ilüstrasyon görmüş; bir anda gelen fikirle o filmin konusunu, içeriğini sadece ve sadece o ilüstrasyona bakarak çıkarmaya çalışmıştım. Film hakkında başka hiç bir şey bilmiyordum, tek tahmin edebildiğim ilüstrasyonda karşıma çıkan Tommy Lee Jones'un filmin oyuncularından birisi olduğuydu. (http://oyleveyaboyle.blogspot.com/2006/02/resim-ve-tasvir-i.html)

Dün akşam elime bu adını bilmediğim, gerçek afişini görmediğim film geçti. Elime ilk aldığım anda bu filmin o film olduğunu anladım. Tommy Lee Jones'un yüzündeki o ifadeyi gördüğüm anda anlamamam imkansızdı zaten. 2005 yapımı, The Three Burials of Melquiades Estrada adlı film benim için bir yapbozun parçalarının tamamlanması gibiydi. İlüstrasyonun gerçek afişle ilgisi yoktu ama kafamda sanki saklı bir kutuda gün ışığına çıkmayı bekleyip dururmuşcasına bu kadar hızlı gelmesi beni şaşırttı.

Neyse konumuz, filmle benim tahminlerim arasında ne kadarlık bir uyum olduğu. Evet, gerçektende bu bir intikam ve kaçırma filmi, ilk doğrum bu. "Ellleri bağlı ve çölde ölümünü bekleyen, artık bilinmez hangi hata sonucu yakalanmış ve tutsak edilmiş birisinin hikayesi." derken aslında hikayenin hangi tarafın, kaçırılmış sınır devriyesinin mi, arkadaşını öldürdüğü için sınır devriyesini kendisiyle birlikte Meksika'ya götüren, tek arzusu arkadaşının cesedinin karısına vermek ve onu doğmuş olduğu topraklarda ("reklam tabelalarının altında değil") gömmek isteyen Pete Perkins' (Tommy Lee Jones)'in mi olduğunu bilmem imkansızdı. Pete Perkins gerçekten de daha önce yazdığım gibi "zorlukla görevini yerine getirip getirmeme kararı vermektedir" midir bilemiyorum, gerçekten de ilk andan itibaren öldürmek gibi bir fikri var mıydı bilemiyorum ama bu Odysseia ikisi için de birşeyleri değiştirmiştir, biliyorum.
Son not: senaryosunu Paramparça- Aşklar Köpekler den bildiğimiz Guillermo Arriaga'nın yazmış bu filmin.