Hitchcock sineması şöyle kurulur: Her şey normal biçimde, ortalamaya uygun olarak, hatta genel sıradanlığın ve duyarsızlığın sınırları içinde olup biterken, biri bütünü oluşturan öğelerden birinin, açıklanamaz bir davranış nedeniyle, leke yaptığını fark eder. Her şey burada başlanarak birbirine bağlanır.
Hitchcock sineması lekenin sinemasıdır. Temiz bir beya yaprak üzerindeki mürekkebin izidir. Mürekkebin izi küçük de olsa nasıl ki sayfanın beyazlığını bir daha asla gelmeyecek şekilde kirletmişse ve bu kir ayrıntı da olsa dikkat çekecek ise, Hitchcock filmlerinde de sahneye koyma biçimi bakışı harekete geçiren anormallik ile ifade olunur. Bu leke gerçeklik düzlemini sarsan ''sapık veya ters öğe''dir. Anormaldir zira Cary Grant'ın peşindeki uçak başlangıçta küçük bir noktadan ibarettir, ve çölün ortasında hasat mevsiminin gelmesine uzun zaman varken ortaya çıkan bir ilaçlama uçağıdır söz konusu olan. Sapıktır çünkü James Stewart tarafından gözetlenen katil gözetleyen halini alır bir süre sonra. Diğer taraftan öykü ise belirli yasalar dahilinde arz-ı endam eder: durumun sıradanlığı, tanıdıklığı o kadar barizdir ki rahatsız edici, tekinsiz olmaya o kadar elverişlidir. Burada işleri yolundan saptıracak tek bir öğe yeter de artar bile. Sapık öğede ısrar suspense sağlar. Griffith'in sinema sanatına armağaını koşut kurguyla müsemma hızlandırılmış kovalamaca montajının yarattığı sistemin aksine suspense Hitchcok'ta sahneye konan başlangıçtaki manzaranın yavaş yavaş olgunlaşması veya birden bire sapıklaşması, lekenin ortaya çıkması üzerine kuruludur.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder