Felsefe, çevre, politika, futbol, mutlaka ama mutlaka sinema. Biraz ondan, biraz bundan, canı istedikçe çıkan blog. Hayata dair ama tabii ki bana ait. Evet, isyan!

Salı, Aralık 16, 2008

tarz mı, konu mu?

Konu.
Tarz.
Sinemada yenigerçekçilik akımı, herşeyden önce Bazin'in deyişiyle"gerçek devrimin deyiş [style] alanından çok konu alanında olduğu, sinemanın bir şey söyleme tarzından çok dünyaya bir şey söylemesinden ortaya çıktığı sonucuna" varılmasıyla yakından ilgilidir. Yani konu, tarzdan önce gelmektedir.
Sinemaya gittiğimizde önce filmin konusunu çözmeye çalışırız. Başka da şansımız yoktur. Zira, ilk defa gördüğümüz bir filmde neler olduğunu, hangi karakterin "iyi", hangisini "kötü", neden filmdeki olayların öznesi durumundalar'ı anlamamız bizim filmden elde edeceğimiz asgari zevkin ilk meyveleridir. Konuyu anlamamız elzemdir. Film seyrederken zihnimizdeki bilişsel süreçler daha çok konuyu çözmeye yönelir. Filmin tarzına, hangi açıdan karakterin gösterildiğine, yaratılan atmosferin psiklojik öğelerine ikincil olarak dikkat ederiz. Aslında ikincil konuları filmi sonraki seyredişlerimizde daha dikkatle anlamaya çalışırız.
İyi ama sinema salonlarında bir filmi seyretmek herşeyden önce "mani" meselesidir. İkinci defa aynı filme sinema salonunda gitmek pahalı kaçar. Filmi indirmek, önceden seyretmek, altyazısız, kötü kopyalarına bakmak aynı duyguyu veremez.
Ben de Gomorra üzerinde yazmak isterdim, ama sadece bir defa seyrettiğim bir film üzerinde yazmam neredeyse ünsanüstü bir çaba istiyor. Açın bakın film eleştirileri yayınlayan dergilere. Hepsi filmin meramını anlatmayı filmi eleştirmek zannediyor. Önce bir yerlerden alıntı, sonra filmden bir kaç sahneyi anlatım, sonra ilk yapılan alıntılara bağlayıp, filmle bağlantılı toplumsal veya bireysel bir mevzu üzerindeki fikirlerin sunulumu. Daha fazlasına gerek yok. Tarz, sinemasal bir çaba, sinema tarihi üzerine bir yerlere yerleştirme, sinema kuramı üzerinden bir yerelre gitme gayreti yok.
Konu önemli ama perdede sanatsal birşeyleri keşfetmeyi özlüyor insan.