Felsefe, çevre, politika, futbol, mutlaka ama mutlaka sinema. Biraz ondan, biraz bundan, canı istedikçe çıkan blog. Hayata dair ama tabii ki bana ait. Evet, isyan!

Cuma, Ağustos 31, 2007

cuk-gibi-oturan

En güzel cümleler bana hep otobüste, dolmuşta, gece yatağa uyumak için uzandığımda, banyoda mı gelmek zorundadır peki? Birşeyler yazmak için cümleleri kafamda kurarken, hep o en uygun, güzel sözcükleri aklıma yazarken gerekli ilham dolmuşta gelir de elim kağıda yahut klavyeye gittiğimde kaçıverir. Neydi o cuk-gibi-oturan sözcük derim kendime. Bırakırım neler düşündüğümü, o sözcüğün peşine düşerim klavye başındayken.
İnsanın bir iç ses kayıt cihazı olmalı.

Çarşamba, Ağustos 29, 2007

okudukça

"Okudukça yazmaktan uzaklaşabilir mi insan?" diye soruyor Erol, İstanbul'da Bir Merhamet Haftasında. Benim de cevabım evet, çünkü ben de canlı bir kanıtıyım bunun.

Ama neden diye sorasım geliyor? Neyi bekliyorum? Neden olmuyor, elim klavyeye gitmiyor, gidesi gelmiyor.

Yaz sıcakları deyip geçesim geliyor. Umarım öyledir.

Pazar, Ağustos 12, 2007

mizah-i Hegel

Çocuklarla evde yalnız kalan amca, onları eğlendirmek için kılık değiştireceğini söyler. Uzun bir süre bekledikten sonra ne olduğunu merak eden çocuklar alt kata indiklerinde maskeli bir adamın gümüş çatal kaşıkları bir torbaya doldurmakta olduğunu görürler. "Aaa, amca!" diye keyifle haykırırlar. "Yaa, bakın makyajım ne kadar güzel olmuş, değil mi?"der amca, maskesini çıkararak. Hegel mantığına göre mizah budur. Tez: Amca, hırsız kılığına girmiş (çocuklar güler); antitez: Gerçek bir hırsız vardır (okuyucu güler); sentez: aslında gerçekten amcadır (okuyucu aldanmıştır).

Salı, Ağustos 07, 2007

nostradamus

Bu Nostradamus'un ilk patladığı zamanlardı. Gazetelerde, dergilerde hakkında boy boy yazılar çıkıyor, üzerine kitaplar basılıyor, bu geleceği gördüğü iddia edilen şarlatanın yakın gelecekle ilgili kehanetleri her yere yazılıyordu. (Bilirsiniz, medyamız sağolsun, yurtdışı medyasında ne konuşuluyorsa hemen gündemimize taşır. Şimdilerde Secret denilen olgu gibi.)

Çok da umurumdaydı. Benim gündemimde değildi nasıl olsa. Neyse, bir gün Ankara'da Dost kitabevinde kitap bakarken elime Nostradamus'un kitabı, daha doğrusu bu bahsettiğim yakın gelecek kehanetleri (söyledikleri iddia edilenlerden yapılan yorumları) anlatan bir kitap geçti. "Yahu, dedim kendime, şuradan bir olay seçeyim, gerçekten de doğru çıkacak mı bakayım." O dönemlerde ABD'de başkanlık seçimleri vardı ve kehanete göre Bush ikinci defa başkan seçilecekti. Yıl 1992. Neyse seçimler oldu ve Bush tekrar seçilemedi, yerine Clinton geldi. Ben de mutlu bir şekilde, kendimce haklılığımın kanıtıyla (nasıl olsa hepsinin atmasyon (atmasyon da çok atmasyon bir kelime kardeşim) olduğu ortaya çıktığı düşüncesiyle) bu konuyu kendimce kapadım, kafamdan sildim.

Geçenlerde nereden estiyse aklıma geldi. Birden aydım. Bu Bush ikinci defa SEÇİLDİ. Bu sefer yanında bir W su vardı ama tekrar seçildi. İkinci defa (hem George Bush adıyla, hem de iki defa seçimi kazanmasıyla).

Yani Nostradamus'un kehaneti doğruydu. Biraz zaman almıştı ama doğru çıkmıştı.
Peki ben Nostradamus'a inanacak mıyım bundan sonra? Pek tabii ki değil. Ama bir daha kitabı elime geçerse bir kehanetin daha doğruluğunu kontrol edeceğim. (Buraya bir sırıtma efekti lazım.)