Felsefe, çevre, politika, futbol, mutlaka ama mutlaka sinema. Biraz ondan, biraz bundan, canı istedikçe çıkan blog. Hayata dair ama tabii ki bana ait. Evet, isyan!

Pazar, Kasım 13, 2011

Ranciere'e göre estetik



Ranciere'in, Estetik Bilinçdışı'nda (2006) yaptığı tanımıyla estetik "sanatı ikame eden bir disiplin ya da bilime [değil], kendini sanatsal seçimlere açan ve bunların neden düşünsel seçimler olduğunu ifade etmeye ifade etmeye özen gösteren bir düşünce tarzına işaret eder"(sf.9). Estetik, sanatsal düşüncenin tarihsel rejimidir. Daha da açmak gerekirse estetik devrim olarak nitelendirilen şey, "görünebilirlik ve söylenebilirlik, bilme ve eylem, etkinlik ve edilgenlik arasında düzenlenemez bir ilişkiler bütünlüğünün ortadan kaldırılması"dır (sf.21).

Cuma, Kasım 11, 2011

sinema ve estetik: yanılsamanın gerekliliği

Baudrillard'ın Sanat Komplosu (2010) kitabında sinema üzerine söylediklerini elzem buluyorum. Zira, Baudrillard'a göre sinema teknolojik gelişimi boyunca yanılsamasını kaybetmiş durumda. Yanılsama ile illüzyondan öte, daha çok, imgelemden bahsediyor Baudrillard ve teknik gelişimin neden olduğu sinematografik kusursuzlaşmanın, filmlerde ne bir boşluğun, ne bir aralığın veya eksiltmenin oluşumuna neden olduğunu ileri sürüyor (ki bu eksiltme ve boşluk sinemayı aynı zamanda sanat yapan öğelerdir bana kalırsa). Hipergerçekçilik (örneğin yüksek çözünürlük), dolayısıyla, imgenin de kusursuzlaşmasına ve imge olmaktan çıkmasına neden oluyor. Yanılsama gücü o kadar da kayboluyor. Bugün artık üç veya dört bıyutuyla imgenin kendisine değil, pornografisine maruz bırakılıyoruz. Sinematografik gerçeğe ne kadar gerçeklik, yani boyut ekleyerek; başka deyişle (i.e.,)sanal gerçeklik yaratarak ve dijitalleştirerek, yanılsamayı da o ölçüde kaybediyor ve sinemanın estetik değerinden uzaklaşıyoruz. İmge, Baudrillar'a göre, "dünyanın iki boyuta salınmasıdır" (s. 30) ve üç boyutlu var olan dünyanın iki boyuta indirgenmesidir. Yanılsama indirgemedir kısacası. Sanal görüntü, imaj, ise boyut sayısını artırmaktır, "üç boyutlu gerçekçi bir imgeyi yeniden yaratarak bu yanılsamayı yok eder" (s. 30), onu hipergerçekçi kılmaya çalışır. Ne var ki, sanallık, imgenin asla yerini tutamaz.

Perşembe, Kasım 03, 2011

tag'den canlı Halil Altındere

Halil Altındere, Pilot Galeri'de devam eden ve adını Emma Goldman'ın ünlü sözünden alan "Dans Edemediğim Devrim Benim Değildir" sergisinde eski ve yeni çalışmalarını bir araya getirmiş. Sergiyi gezerken yeni işlerden bir tanesi cep telefonlarında kullanılmaya başlanan ve yukarda resmini gördüğününüz bir tag olarak tasarlanmış. Sanat Dünyamız'ın yalancısıyım ama sergide bu işin fotoğrafını çektiğinizde Altındere'nin cep telefonunuzda bir fotoğrafına ulaşıyorsunuz. Pek tabii cep telefonununuzda bu işi yapabilecek özel bir programın olması gerekiyor. Neyse, lafı dolandırmayım ama sergide bizi bekleyen süpriz, işin fotoğrafını çektiğimizde Altındere'nin işi olan fotoğrafını değil kendisini görmek oldu. Zira, tag ile cebelleşirken (telefonumda böyle bir program olduğunu düşündüğümden, ki daha önce gazetelerde denemiş ve işe yaramıştı, kardeşimle bir ben, bir o fotoğrafı çekiyor ama işe yaramıyordu) Altındere'nin kendisi arz-ı endam etti. Fotoğrafı çek, Altındere'nin canlısı gelsin. Güzel fikir...