Felsefe, çevre, politika, futbol, mutlaka ama mutlaka sinema. Biraz ondan, biraz bundan, canı istedikçe çıkan blog. Hayata dair ama tabii ki bana ait. Evet, isyan!

Pazartesi, Ağustos 30, 2010

o kadar hızlıydı ki..

o kadar hızlıydı ki sahadaki topun sağından atıp solundan geçerdi.
(birden aklıma geliverdi)
(ki bu daha başka bir şeyi aklıma getirdi: enis batur'un dediği gibi size ait bir cümle olabilir mi tüm hayatınız boyunca sadece sizin dile getirdiğiniz? örneğin yukardaki cümle gibi..

Çarşamba, Ağustos 25, 2010

sevilesiler

gelmesen önemli değil,
gelsen önemli olurdu.
gelmemen benim büyük yalnızlığımı doldururdu.
özdemir asaf

Salı, Ağustos 24, 2010

aklımda takılı şarkı

''Şimdi artık...''
Eli ağzında dikkatle dinleyenler,
kollarını bağlamış dinliyor gibi yapanlar,
''seni koklar yalnızlığım..''
önündeki laptopa bakıp konuşanla bağlantısını tümüyle kesenler,
pür dikkat dinleyip konuşanın her söylediğini kafasıyla onaylayanlar,
''seni arar, seni sorar...''
şalıyla oynayıp yanındaki elleri bağlıya birşeyler söyleyenler,
aldığı notları gözden geçirip konuşandan sonra söyleyeceklerini ezber edenler,
herşeyden habersiz, güya sakladığı cep telefonundan mesajlarını kontrol edenler,
Avrupa'nın dört bir tarafındaki ünivesitelerden arzı endam eden Felemenk veya Valon Belçikalı, Katalan, Fransız, Norveçli, Alman, İranlı, İskoç, Kırgız, Hırvat, İtalyan... öğrenciler
ve sıkıldığı için bloguna yazı yazanlar..
''sevdaaaaaaaa çiçeği...''

Cumartesi, Ağustos 14, 2010

Ljubljana'da Cucurrucucu Paloma

Bir şehirde yaşam zevkini veren, şehri renklendiren en önemli ayrıntılardan bir tanesidir sokak çalgıcıları. Kah Brezilayalı kadınların yerel giysiler içinde samba gösterilerinde, kah tüm dünyayı farklı kılıklarla dolaştıklarına inandığım şu Güney Amerikalı And dağları müzikleri yapan çakma İnti İllimani'ciler (Hem Amerika'nın kuzey ucunda hem de Avrupa'nın herhangi bir yerinde, 1 Mayıs gösterilerinde bile gördükten sonra, İstanbul'da da karşılaştıktan sonra buna yüreğimle inanıyorum) kah ise Ankara'da Tunalı Hilmi üzerinde yükselen bir saksofon sesinde o şehiri şehir yapan bir bitmez tükenmez bir güzellik saklıdır. Ljubljana sokaklarında başıbozuk bir şekilde dolaşırken uzaktan gelen Cucurrucucu Paloma'nın sesi ise beni ta uzaktan çekti. İlk notalarından tanıdım şarkıyı, yanımdaki Katalan arkadaştan da önce. Yerel Meksikalı kıyafetlerinde yaptıkları işe önem veriyordu grup. Ljubljana sokaklarını dolduran o güzel notalar şehir dolaşan herkesi kendine çekince insan sadece zevk alabilirdi. Zira beklenmedik bir anda karşınıza çıkan ve sizden de bir karşılık beklemeyen bir durumdan sadece mutlu olabilir insan. Ve kendini gülerken yakalar...