Felsefe, çevre, politika, futbol, mutlaka ama mutlaka sinema. Biraz ondan, biraz bundan, canı istedikçe çıkan blog. Hayata dair ama tabii ki bana ait. Evet, isyan!

Pazartesi, Aralık 14, 2009

(yeniden) çal sam!

Play it again Sam!

O çok ünlü Casablanca (1942) filminin film kadar ünlü şarkısı As Time Goes By"ı Sam'e söyletmek için önce Ingrid Bergman (Ilsa)'ın, daha sonra ise Humprey Bogart (Rick)'ın bu repliği kullandığı kalmıştır hatırımızda. Ama sıkı durun: Filmde böyle bir replik mevcut değildir. Daha doğrusu filmin hiç bir sahnesinde ne Ilsa, ne de Rick piyanist şantör arkadaşımız Sam'e "Play it Again Sam" demektedir. Böyle bir yanılgının varlığını nette dolaşırken öğrendim (Linki de şu: http://opinionator.blogs.nytimes.com/2008/04/10/play-it-again-sam-re-enactments-part-two/).

Filmde Ilsa ile Sam arasındaki geçen diyalog şöyledir:

Ilsa Lund: Play it once, Sam. For old times' sake.

Sam: [lying] I don't know what you mean, Miss Elsa.

Ilsa Lund: Play it, Sam. Play "As Time Goes By."

Sam: [lying] Oh, I can't remember it, Miss Elsa. I'm a little rusty on it.

Rick ile Sam arasındaki diyalogda geçenler ise şöyledir:

Rick: You played it for her, you can play it for me!

Sam: [lying] Well, I don't think I can remember...

Rick: If she can stand it, I can! Play it!

İyi ama neden filmde, hem de iki yerde "Play it again Sam" diye bir replik yokken böyle hatırlarız? Bu hatayı kişisel olandan çıkarıp toplumsal hale getiren nedir? Muhtemelen bu yanlış hatırlama Woody Allen'in Play it Again Sam (1972) filminden hediyedir bize. Başka bir görüşe (verdiğim linkteki görüşe) göre ise burada bir tekrarlamanın, tekrar sahnelemenin olması bize gerçekte namevcut bir "again" cümlesinin repliğe eklenmesine neden olmuştur.

Bilişsel bilimler zihnin ve zekasını çalışan bir program. Bilişsel film kuramı ise izleyici ile sinema arasında doğrudan bir ilişki kurarak çıkarımlarımızın, filmsel anlatının anlaşılmasının, algısal yapımızın, yorumlarımızın, filmin izleyicide oluşturduğu duyguların, imgelemlerin, nasıl oluştuğu üzerinde durur. Özelden genele giderek ve filmsel fenomenlere bakarak filmin belirli özelliklerinin anlaşılması için en iyi yolun, ya da elimizdeki en iyi kuramın uygulanması gerektiğini savunur. Bu açıdan aslında kuramdan öte bir yaklaşım getirir. Evet, bazı açılardan psikoanaliz, bazı yorumlarda semiyotik, bazı yaklaşımlarıyla post-yapısalcılık filmsel fenomenleri bilişsel film kuramından daha iyi açıklayabilir. Ama örneğin filmsel anlatının seyircide nasıl anlamlandırıldığı, nasıl kurulduğu, yorumlandığı, çıkarım yapıldığı ve film izleme süreçlerinde duygularımızın nasıl oluştuğu gibi konularda elimizdeki en iyi kuram bilişel film kuramı olabilir.

Tüm bunlara baktığımızda hafızamızın nasıl oluştuğu, şekillendiği kadar bizi nasıl yanılttığıyla da ilgilenir bilişsel kuram. Seyircinin filmsel anlatıyı oluştururken yanlış hatırlamasının da filmin yapılandırılmasıyla ilgilidir. Ama bu yanlış hatırlamanın hasbelkader toplumsal bir fenomen haline gelmesinin nasıl açıklanabileceği üzerinde düşünmek gerekir sanırım.

Cumartesi, Aralık 12, 2009

zihni karışır

kırılmak için bükül.
düz olmak için eğril.
dolmak için boşal.
parçalan ki yenilen.
az şeye sahip olanlar
çoğa kavuşabilirler.
çok şeyi olanların zihni karışır.

tao te ching

Salı, Aralık 01, 2009