Felsefe, çevre, politika, futbol, mutlaka ama mutlaka sinema. Biraz ondan, biraz bundan, canı istedikçe çıkan blog. Hayata dair ama tabii ki bana ait. Evet, isyan!

Perşembe, Haziran 28, 2007

midye dolma ve tarkan

Kızılay'da tüp geçitin çiçekçiler tarafında gece 10 gibi midye tavacı bağırıyor:

-Midye dolmaya gel! Tarkan bile buradan aldı, 5 lira da hesap bıraktı, hayranlarım ödesin dedi.
Nerrrrde bu hayranlar?

Çarşamba, Haziran 27, 2007

şok güzel, şok.

“Şok güzel, şok güzel.”
Baktığı tarafa kafamı çevirdim, çok güzel diye nitelendirdiğinin ne olduğunu anlamaya çalıştım. Arabamız yol boyunca tarlaların yanısıra gidiyordu. Biteviye uzanmış tarların kenarından ilerliyorduk, bazen bir mısır tarlası, bazen buğday tarlası, bazen de pamuk tarlalarının yanından geçiyorduk. Bu sefer İtalyan arkadaşımızı heyecanlandıran ise bir ayçiçek tarlasıydı. Yabancı bir ülkede her gördüğüne "şok güzel” yaftası yapıştırmayı borç olarak gören birisiyle yolculuk ediyorsanız yol boyu pek de nadir duymayacağımız bir nitelemedir bu. Nereye gittiğimizi hatırlamıyordum, arabanın arkasında yolculuk bitsin artık diye içimden geçiriyordum. Ama bitmiyordu. Bir süre sonra dualar yerlerini ilenç cümlelerine bıraktı. Burada ne işimini olduğunu sorgulamaya başladım. Sonuçta yaptığım bu işi başka birisi de kolaylıkla yapabilirdi, benim gibi birisine gerek yok diye düşünüyordum. O yüzden kendimi standby moduna getirmeye, her sıkıldığımda, her yaptığımın zaman kaybı olduğunu düşündüğümde olduğu gibi içime kapanmaya, kendime dönmeye karar verdim. Önümdeki kitaba eğildim. Her kitap okumak bir yapbozu tamamlamaktır diye içimden geçirirken bir anda sıkılgan ruh halimden kurtularak İtalyan arkadaşıma garip gelebilecek bir neşeyle heyecanına katıldım. Durup içlerine dalmak istedim ayçiçeklerinin. Henüz olmamış ya da kavrulmamış olduğu için yumuşak çekirdek parçalarını, içlerini zorlanarak ağzımda döndüre döndüre çıkartıp mideme indirmeyi hayal ettim.
Neydi beni bu bön heyecana dahil eden, bilmiyorum. Belki bir yüz, belki de bu uzun ayrılığın son günü olmasıydı.

Cuma, Haziran 01, 2007

izbandut

Kim anlatmıştı ne zaman anlatmıştı (ya da bir yerlerde mi okumuştum) hatırlamıyorum. Bir arkadaşımın üniversite eğitimi için gittiği ABD’de kaldığı yurt pek mümtaz bir semtte değilmiş. Daha yurttaki 3. gününde odasında TV seyrederken kapıya dışarıdan birileri yüklenmiş, birkaç vuruşta kapıyı kırmışlar. Arkadaşım korkudan ağzı açık bir şekilde oturduğu yerden kalkamadan ne olduğunu anlamaya çalışırken içeri iki tane izbandut gibi zenci girmiş. Zenciler hemen TV’ye yönelmişler ve zencilerden bir tanesi kocaman televizyonu zorlanmadan kapmış ve ikisi beraber hiç gocunmadan rahat bir şekilde dışarı çıkmışlar. Arkadaş ne olduğuna tam idrak edememiş, tir tir titreyip olayın şokunu atlatmaya çalışırken, iki dakika sonra zencilerden bir tanesi geri dönmüş, ve sormuş:
Where is the remote kontrol ? (Uzaktan kumanda nerede?)