Felsefe, çevre, politika, futbol, mutlaka ama mutlaka sinema. Biraz ondan, biraz bundan, canı istedikçe çıkan blog. Hayata dair ama tabii ki bana ait. Evet, isyan!

Cumartesi, Ağustos 12, 2006

Ama't

Romanın konusunun bütünlüksüz, birbirinden kopuk olduğu, tarih bilgisinin kitaba iyi yedirilemediği, roman mı yoksa gemicilik tarihi üzerine ders notları mı sorusunun cevabının verilmekte zorlanldığı, tüm o Osmanlı gemiciliği üzerine detaylı bilgilerin nedense gerek okurken gerekse sonrasında okuyucada belgesel tadı bırakamadığı, bilakis neredeyse çömez bir yazarın ilk kitabı havası veren, ve daha önemlisi bir çömezin yapabileceği tematik ve içeriksel hatalar içeren, gereksiz detaylarıyla sıkıcı olabilen, ve en önemlisi büyük bir hayalkırıklığına neden olan bir kitaptı Amat benim için. Keşke okumasaydım ve yazar bende o eski güzel kitaplarının adıyla anılsaydı dedirten bir başarısızlık bu benim için. Bir mistisim havası, bilinemezlik takıntısı, metafiziksel öğeler, başarısız masal öykünmeleri . Bu kitabı anlatacak kelimeler benim için. Aynı şey Elif Şafak’ta da hisediliyor. İçselleştirilmiş tasavvuf, dini bezirganlık. Bende artık afakanlar uyandıran bir eftamintokofti silsilesi. Eminim, kitabı beğenenler de çıkmıştır. Onlarla arama kesin bir ayrım koyuyorum------------, ki bu çizgiler bu ayrımı betimlesin.

Hiç yorum yok: