Felsefe, çevre, politika, futbol, mutlaka ama mutlaka sinema. Biraz ondan, biraz bundan, canı istedikçe çıkan blog. Hayata dair ama tabii ki bana ait. Evet, isyan!

Salı, Kasım 28, 2006

Dolmuşta

Dolmuşta akşam saatlerinin sıkışıklığla yol alırken en önde oturan teyze şoföre sordu:
-Bu yüksek binalar Basın Sitesi mi?
Şoför, ya kendini sıkıştıran arabadan kurtulmanın yollarını aradığından kafası meşgul olduğundan duymadı, ya da duymamazılığa gelerek soruya cevap vermedi. Teyzenin sorusu havada kaldı.
Dolmuş sıkışılıkta bir süre daha gittikten sonra teyze, yol boyunca yapmış oldukları muhabbetin samimiyetine güvenmiş olarak tekrar sordu:
-Bu binalar Basın Sitesi mi?
Şoför yine cevap vermedi. Teyzenin suratı asıldı, tümüyle önüne döndü.
Dolmuş biraz daha gitti. Teyzenin hemen arkasında oturan başı bağlı başka bir teyze, iyilik etmek istediğinden olacak lafa karıştı:
-Basın sitesinin binaları işte burası.
Ne var ki, biraz önce cevap alamamanın moral bozukluğundan olacak teyze cevapla hiç ilgilenmedi bile. Biz yolculara ise bir kaç dakika boyunca o trafik sıkışıklığında havada asılı kalan bir kaç söz kaldı.

Hiç yorum yok: