Felsefe, çevre, politika, futbol, mutlaka ama mutlaka sinema. Biraz ondan, biraz bundan, canı istedikçe çıkan blog. Hayata dair ama tabii ki bana ait. Evet, isyan!

Perşembe, Şubat 26, 2009

sanat ve sinema

Recep İvedik filmleri serisinin (şimdilikk iki tane) getirdiği önemli tartışma konularından bir tanesi de filmlerin ne kadar sanatasal olduğu üzerineydi. "Anti-entellektüellerin" baştacı olarak da gösterilen ilk film sonuçta gişe de çok başarılı olmuş, 4 milyona ulaşan seyirci sayesinde rekor kırımıştı. İkincisinin aynı rakamlara ulaşması şaşırtıcı olmayacak. Bir tarafta Cannes'da en iyi yönetmen ödülü alan N. B. Ceylan'nın filmi 15 bine, yılın en iyi filmlerinden Sonbahar hala 5 rakamlı haneli rakamlara ulaşamazken, tartışmak istediğim klişe bir şekilde neden bazı filmlerin tercih ediliyor oluşu ve diğerinin tercih edilmiyor oluşu değil. Recep İvedik filmlerinin ciddi seyirci sayıları, yönetmeninin filmini sanatsal olarak görmeye başlamasına kadar götürmesi.
Ben her iki filmi de seyretmedim ama sanatsal bir filmin nasıl olması gerektiği üzerine kafa yormanın da sanatsal filmin modernist kodlarının açığa çıkarılmasıyla değil, bu filmlerin hangi sanatsal-tarihsel yanılgılar sonucu reddedediliyor olmasıyla ilgili. Bunun için sanatın (veya güzel sanatların) kendine özgün yapısını da tartışmak gerekecek.

Hiç yorum yok: