Felsefe, çevre, politika, futbol, mutlaka ama mutlaka sinema. Biraz ondan, biraz bundan, canı istedikçe çıkan blog. Hayata dair ama tabii ki bana ait. Evet, isyan!

Perşembe, Mayıs 13, 2010

nahide'nin türküsü

Korkularımızı ne kadar diplere atarsak atalım, bir yerden fırlayacaklarını da biliriz. İster bir görüntü, ister bir hikaye, isterse yeniden yaşanmışlık tekrar getirir bize. Tarih de buna benziyor. Geçmişi ne kadar gömmeye çalışırsak çalışalım yine de bir şekilde gün yüzüne çıkıyor gerçekler, çıkacaklar. Berke Baş'ın Nahide'nin Türküsü adlı belgeseli de bu minvalde bir film. Ordu'nun unutulmuş Ermenilerine, kendi (üvey) babaannesi üzerinden bakıyor Baş. Zorunlu tehcir sırasında kaybolan veya yine zorunluluktan bir yerlere bırakılan küçük çocukların, bebeklerin, Türk ailelerin yanında büyüdüklerinde yaşadıklarını kendi babaannesinin, ismini ve kökenini hiç bir zaman saklamayan Nahide Kaptan'ın izinden sürüyor. Zamanında (1909-1915 arası) bir Ermeninin belediye başkanlığı yapacak kadar çok olduğu Ordu'da şimdilerde arada bulasın dedirtecek kadar az kalan tek tük kalanların peşisıra yürüyor. Yıkılmış kiliseleri, dinlerini değişitirmiş pek çokları arasında kardeşlerini, zaten öldürülmüş olan anne-babalarını bulamayacaklarını bilenleri, bulsalar bile saklı kimliklerinin gün yüzüne çıkacağı korkusuyla reddeden kardeşleri anlatıyor.
Bir zamanlar bu topraklarda beraber yaşayanların şimdi kaybolmuş renklerini gösteriyor bize bu film. Mermerlere inat.

Hiç yorum yok: