Felsefe, çevre, politika, futbol, mutlaka ama mutlaka sinema. Biraz ondan, biraz bundan, canı istedikçe çıkan blog. Hayata dair ama tabii ki bana ait. Evet, isyan!

Perşembe, Haziran 29, 2006

umarsızca

Beden egitimi öğretmenin bir gün yine sınıfına okulun bahçesinde yürüyüş yaptırmaktadır. Sen artık sıkılmışsındır otoritenin seni sınamasından. Eller havada, başlar dik, bir adım, hep beraber, rap, rap, rap. Kendince bir tavır geliştirirsin, en umursamaz halinle, kollar inik, baş öne bakar vaziyette, yürümüş olmak için yürürsün. Birden beden eğitimi öğretmenin kolundan tutar seni, sıranın en sonuna atar. Ne olduğunu anlamamişsındır. Biraz sonra sınıfın en şişko, işe yaramaz çocuklarından birisi daha yanına gelir. Bir süre daha yürürsünüz, sıranın en arkasında bu sefer ama hala umarsızca. Neyse ki, zaman geçer ve öğretmenin yürüyüşü durdurur. Eliyle senin bulunduğun yeri işaret ederek "buradan öncesi okulun bando takımında olacak" der.
Başından kaynar sular dökülür. Bilmiyorsundur bunun okuluun bando takımı seçmeleri olduğunu. O renkli formayı giyip, "çabalama kaptan, çabalama kaptan, çabalama çabalama" ritmiyle, elinde o yandan bağlanmış bateriyle geçiş yapmanın ve derslerden kaytarmanın zevkinden mahrum kalmışsındır.
Hayatın boyunca da o günkü umarsızlığına bir küfür sallarsın. Neyi nerede yapman gerektiğini öğrenmen konusunda tecrübe edinirsin. Çocuksundur, asker gibi, başında sert bir öğretmen eşliğinde yürümek istemezsin, ama o renkli bando takımı yok mu? İşte sadece o zaman; elinde borazan, sırtında bateri, müzik eşliğinde, eğlenerek yürürüm dersin.

Hiç yorum yok: