Felsefe, çevre, politika, futbol, mutlaka ama mutlaka sinema. Biraz ondan, biraz bundan, canı istedikçe çıkan blog. Hayata dair ama tabii ki bana ait. Evet, isyan!

Cuma, Nisan 13, 2007

hazin'e

Asansörden indikten sonra karşılaştım onlarla. İki küçük kız, ikisi de pembe giymiş, 3-4 yaşlarında, fütursuzca birbiriyle oynuyorlar. İki ''pışt''ım yetti ilgilerini çekmeye. Eğildim, göz hizasına geldim. Hemen anlatmaya başladılar heyacanlı heyacanlı. Kimseye söylemezsem bir sır vereceklermiş. Söylemem dedim. İkisi de aynı anda anlatmaya başladı. Ellerinde bir hazine varmış. Kimseye göstermiyorlarmış, sadece bana göstereceklermiş. Sıkı sıkı ellerinde tutuyorlardı, ısrar ettim, açtı bir tanesi avucunu. Küçük beyaz çakıl taşları. "Ama", dediler, "içlerinden bazıları parlıyor, hazine onlar işte". Ne kadar mutluydular, hazineleri onlara yetiyordu. Ve ne kadar hazin ki bize, hiç bir şey yetmez oldu.

1 yorum:

Adsız dedi ki...

hazin'esin