Felsefe, çevre, politika, futbol, mutlaka ama mutlaka sinema. Biraz ondan, biraz bundan, canı istedikçe çıkan blog. Hayata dair ama tabii ki bana ait. Evet, isyan!

Pazartesi, Nisan 14, 2008

R for Rome

Roma, ne kadar da Ankaramsı. Neden özdeştirdim bu iki şehri bu kadar bilmiyorum. Deniz olmaması mı? Belki de. Ama tabii ki Roma'nın büyük harfle şehir olarak bir yeri var. Ankara ise Orta Asya kasabası oluyor git gide. Neyse dostlar sağolsun, Ankara kalsın diyelim ve Roma sergüzeşti üzerine neler söylenebilir bakalım:
1. Yaya ışıklarında da yayalar için sarı var. Ne var ki, yayalar asla ve nasla kurallara uymuyorlar, bizden hiç farkları yok. Gecenin ikisinde bile ışıklara uyan Kuzey Avrupalıları aradı gözlerim. Akdenizlilik bir başka canım.
2. Bütün sahte çanta, kemer, saat, gözlük, vs aksesuarları, turistik eşya satma işleri Hintli ve Pakilerin üzerine kalmış. Kolezyumun, Roma Forumunun, büyük basilicaların hemen dışında çöreklenmiş, turistik eşya satıcıları hep esmer tenli İtalyan vatandaşlarının elinde. Yol kenarlarında, yerde tezgah açma suretiyle yapılıyor satışlar. Bir de zabıta gelince etrafta koşuşturmalar başlıyor.
3. Şehirde dolaşırken sürekli ambülans sesi geliyor bir yerlerden. Ben saydım, 9 olmuştu bir kaç saat içinde. Sonra da sıkıldım, saymadım.
4. Hayatımda yediğim en kötü pizzayı Roma'da yedim. Venedik Meydanı'nda. Ama sonra başka bir yerde hayatımda yediğim en güzel pizzayı yedim. Yin Yang.
5. Metro sistemi Ankara'yla aynı. Linea A var, bir de Linea B var. İkisi de Termini (Ankara'nın Kızılay'ı)'de kesişiyor. Metroya biniş, vagonlardaki koltuklar vs hep aynı. Ama çok nemliydi metronun içi, kokuyordu biraz.
6. Küçük otobüsler var. Bildiğimiz belediye otobüslerinin cücesi. Aynı minyatürü. Bizim minibüsler gibi değil, birebir kopya.
7. Angelo Poretti: Bira, züper.

Hiç yorum yok: