Felsefe, çevre, politika, futbol, mutlaka ama mutlaka sinema. Biraz ondan, biraz bundan, canı istedikçe çıkan blog. Hayata dair ama tabii ki bana ait. Evet, isyan!

Cuma, Ağustos 26, 2005

Ayni Hikaye

Hikayeyi biliyorsunuz. Londra'daki patlamalardan sonraki takip eden cadi avi sirasinda, metroda supheli davranislariyla dikkat ceken, polisin daha onceden takip ettigini iddia ettigi, bombalama olaylarindan sorumlu olabilecegi ihtimali bulunan, o gun uzerinde "nedense" genis kiyafetler bulunan (genis dediysek icine bomba konacak kadar) ve polisin dur uyarisina uymayarak, bilet noktalarinun uzerinden atlayarak kacmaya calisan esmer vatandaslardan birisi (esmer dediysek Pakistaliya benzeyecek kadar) polis tarafindan kafasina kursun sikilarak oldurulmustu. Gupegunduz, herkesin ortasinda. Basina yapilan aciklamada oldurulmenin ne kadar yerinde oldugunu ispat edecek kanitlardi bunlar. Insanlar rahatlamis, kamuoyun nezdinde polisin davranisi onaylanmisti, ne de olsa bir terorist daha listeden silinmisti. Ta ki birkac gun sonra oldurulenin Brezilya asilli Jean Charles de Menezes oldugu, (Brezilyali Islamci terorist?) o gun de hergunku gibi isine gittigi, muhtemelen de kacak calisan bir elektrikci oldugu ortana cikana kadar. Hikayenin bundan sonrasi oldukca bilindik: Basbakan Tony Blair cikmis ozur dilemisti, polis sefi ne yapalim, yanlis istihbarat demisti, basin da olur boyle vakalar, Scotland Yard yakalar, stres mtres diye gecistirmisti. Ne iktidardaki Isci Partisi milletvekilleri ne de mufalefetteki Muhafazakar Partinin onde gidenleri olayin oyle cok da fazla uzerine gitme niyetinde de degildi. Sonucta ozur dilenmis, ulkeye gelen Brezilyali bakan da bir kac gun agirlanip, ekononomik isbirligi mesajlari verilip ulkesine gonderilmisti. Nedense kimse de polisin ne hakla sokak ortasinda kafaniza kursun yagdirabilecegini tartismamisti. Bir gun evinize giderken bu kursunlarin adresinin siz olabilecegi gibi konular dusunelerek can sikilmamisti.
Sonra, hikayeyi biraz daha "bilindik" hale getirmeye calisan yazarimiz isin icine aslinda o gun neler olduguna diger bilgiler sarpistirmeye karar vermisti. Meger o gun Menezes polisten kacmiyormus, bilet kontorlerinin uzerinden atlayarak gecmemis, meger o gun siradan, modayi pek de takip ettigin soyleyemiyecegimiz bir ceket giyiyormus, cektetten de bomba duzenegi parcalari, teller filan sallanmiyormus, ve de daha da onemlisi kafasina yedi kursun (siz bir insani oldurmek icin kafasina tek kursun yeter sananlardan misiniz?) sikilirken zaten teslim olmus, ve butun bu kursunlarin maktulun hemen dibinden sayildigi ortaya cikmis. Guardian gazetesinden Simon Hattenstone' nin haberine gore bu durum Inglitere'de de ilk degil.
Ya Turkiye? Yargizisiz infaz tartsimalarindan bu duruma cok da fazla uzak oldugumuz soylenemez. Daha yeni, Kasim 2004 de, Mardin Kiziltepe'de babasiyla birlikte oldurulen 12 yasindaki Ugur Kaymaz'in vucudundan 11 kursun cikarildiktan sonra nedense ellerinde kalasnikof tufeklerin olmasi raslanti degil tabii. Ne de olsa hava yagisli ve kapaliydi, net gorememisti polis ama teroristler de haklanmisti, degil mi?

Hiç yorum yok: