Felsefe, çevre, politika, futbol, mutlaka ama mutlaka sinema. Biraz ondan, biraz bundan, canı istedikçe çıkan blog. Hayata dair ama tabii ki bana ait. Evet, isyan!

Salı, Aralık 11, 2007

yerim seni sosis


Bir yerlerde okumuştum, eğer yaptığınız yolculuk hakkında yazmıyorsanız, onunla ilgili görüntülerin üzerinde durmuyorsanız, resimleri arkadaşlarınıza göstermiyorsanız, o yolculuğunuz unutulur gider. Her ne kadar anlatacak birşeyleriniz olsa da, eski bir deyiştir, bilinir: verba volant, scripta manent, söz uçar yazı kalır. Ben de bu duruma müdahale edip en azından son Almanya (ve bir günlük Hollanda) yolculuğumun ne ifade ettiğini sizinle paylaşayım dedim: sosis. Havaalanından Düsseldorf Hauptbahnof (merkez tren istasyonu, ki bu da başka bir yazı konusudur) na gelir gelmez ilk işimiz istasyonda bir sosis dükkanı bulup o gocaman sosisleri üzerine ketçap, hardal neyin koyarak hüpletmek oldu. Küçük ekmeklerin içine konan sosisler haliyle iki taraftan da taşıyor ve siz hangi taraftan yemeye başlayacağınıza karar veremiyorsunuz. Tabii, sosis yeme konusunda uzmanlaşmış Almanlar gibi olmadığınız için de bu arada eliniz yüzünüz pisleniyor. Ama bitirdiği zaman değdiğini hissediyorsunuz. Bu yüzden de fırsatları kaçırmamaya çalıştık.
Neyse, yolculuktan gelene yediğiniz içtiğiniz sizin olsun, siz gezdiğinizi anlatın derler. Benim gezecek çok fırsatım olmadı, diğerlerini paylaşayım dedim.

2 yorum:

twilightstrip dedi ki...

1. afiyet olsun, avustralyadakı sosisler de mıdelere fesat zararı! mm mmh!

2.ay ben spellingfaciasıprensesiyim, ve senin bundan haberinin olmayıp kaybolman benim sucum. özür dilerim
yaw:(
düzeltim ayrıca hatalarımı senin sayende. saol.
bidaha düzeltiim, dur :
daviD Darling
Anouar Brahem
:)

Nisa dedi ki...

Sosis ecnebî bi çağrışım yapar bende hep, daha doğrusu şimdi bunu okuyunca net olarak ayırdımına vardım. Yiyemiyor olmak da ondan mütevellit herhalde. İlginç bir tespit oldu benim için, hadi bakalım=)