Felsefe, çevre, politika, futbol, mutlaka ama mutlaka sinema. Biraz ondan, biraz bundan, canı istedikçe çıkan blog. Hayata dair ama tabii ki bana ait. Evet, isyan!

Cuma, Aralık 03, 2010

taşraya daima dışardan bakmak

Bir yere bağlanamayanlar anlar sadece. İlkokulu 6 farklı sınıfta bitirenler ya da. Sınırda yaşayıp, bundan zevk alanlar veya pazar öğleden sonralarının sıkıntısıya mutlu olanlar:

Ne taşralı, ne de şehirli olarak büyür memur çocukları. Babalarının tayin oldukları kasabaların prensleri, prensesleridirler. Döndükleri şehrinse taşralıları olmaktan hiç bir zaman kurtulamazlar. Sınırda büyürler, bu topraklarda yaşayan insanları ikiye bölen, birbirlerini şehirli, ötekilerin taşralı, birbirlerini içerden, ötekilierini dışarıdan kılan sınırlarda. Taşrayı içerden yaşarlar yaşamasına ama ona daima dışarıdan bakacaklardır. İleride bir gün tatile çıkarken içinden geçtikleri kasabaya bakabilirler ama bundan böyle onu her zaman bir mola yeri olarak göreceklerİ otogarları, otogarların pis tuvaletlerini, otobüslerin mola verdiği kötü lokantaların acı koyu çaylarını hatırlayacaklardır (Nurdan Gürbilek, Ev Ödevi).

Hiç yorum yok: