Felsefe, çevre, politika, futbol, mutlaka ama mutlaka sinema. Biraz ondan, biraz bundan, canı istedikçe çıkan blog. Hayata dair ama tabii ki bana ait. Evet, isyan!

Pazar, Temmuz 03, 2011

Çivili tahtada futbol

Şimdinin bilgisayar oyunlarından kafalarını kaldıramayan çocuklar, acaba eskinin çivili tahta üzerinde madeni parayla oynanan futbolu görseler ne düşünürler? Muhtemelen çok sıkılırlar. Zira bu oyunda gerekli olan dikkat, azim, kararlılık ve hepsinden önemlisi sabır şimdilerin ekstra hız dünyasında pek de cazip gelmez. Çivili tahta üzerine belirli aralıklarla ve sırayla dizilen çivilerin arasında sırayla madeni parayı iterek, aralardan zoraki geçirerek karşı kaleye ulaşıp gol atmaktır hedef. Kolay gözükür ama hiç de değildir aslında. Para geçmek bilmez çivilerin arasından, geçince de zaten biraz ilerleyip başka bir çiviye çarpıp kalıverir. Paraya hızla vurmak da çözüm değildir; ters tepebilir, o hızla geri dönüp bir anda kendi kalenizin önünde bitiverir oyun. Bazen tahta dışına da kaçar doğal olarak madeni para. Böyle durumlarda ise paranın yarısının dışarda bırakılarak baş parmağın veya işaret parmağının ucuyla havalandırıp rakip tarafa en kısa yoldan gidilmeye çalışılır. Tahta üzerinde benim en çok hoşuma giden, üzerinde uğraşmaktan zevk aldığım yer ise kalelerdi. Tahta üzerine saha çizgileri, korner, penaltı atışı noktası çizmek zaten elzemdi. Ama kalenin arkasına ağ yapmaya çalışmak en büyük meşgaleydi bu oyunda. Kah bir naylon parçası, kah bir yerlerden edinilmiş delikli kumaşlar müthiş kale ağları olurlardı. Böylelikle gol olduğunda madeni para dışarı kaçmaz ve oynanan oyundan duyulan haz artardı.
Ezcümle 80'li yıllar daha yaratıcılık gerektiriyordu çocuklar için.

Hiç yorum yok: