demeyin, biraz dinleyin.
Evet, böyle arada sırada çevreyle ilgili yazılara bakınıyorum, ilginç olanlarını kendime ayırıyorum. Bugünkü konumuz da bu:
Kyoto Sözleşmesi'ni imzalamadığı içiin uluslararası toplumdan oldukça tepki gören ve en son Montreal'deki konferansta da küresel ısınma konusundaki duyarsızlığı ve yalnızlığı tescillenen Bush hükümeti çevre konusunda yeni açılımlar peşinde. 2 Şubat tarihinde W. Bush'un Tenneesse'de yaptığı ve çevresel bir konuyu içerdiği için pek de ses getirmeyen konuşmasında W. Bush Ortadoğu petrollerine bağımlılığı yüzde 75 oranında azaltmak için alternatif yakıtlar konusunda adımlar atmaya karar verildiğini açıkladı. Teklif, tarımsal ve odun artıklarından, taneli ekinlerden ve hızlı büyüyen ağaçlar ve otlar gibi selüloz malzemelerden elde edilen selülozik etanolun araba yakıtı olarak kullanımının 6 yıl içerisinde sağlanmasını öneriyor. Hükümet etanol ve diğer temiz enerji türlerine sağlanan federal fonları yüzde 22 artırmaya söz verirken, gerçekte önerilen miktarlar göz boyamaktan öteye pek de geçemedi. Dostlar alışverişte görsün mantığıyla, federal bütçeye göre oldukça düşük kalan bir düzeyde, selülözik etanol için 59 Milyon dolarlık artış (neredeyse Avrupa'da transfer edilen bir futbolunun maliyeti kadar, yaklaşık 900,000 YTL) ve temiz kömür teknolojileri için 54 Milyon dolarlık (yaklaşık 850000 YTL) ekstranının henüz Clinton dönemindeki değerlere bile ulaşamadığını söylemek gerekiyor. Bush hükümetinin bu teklifine Amerikalı çevreci grupları iyimser yaklaşmayı tercih ettiler.
Amma ve lakin Ortadoğu petrollerinden yüzde 75 lik bir azaltım ise tüm petrol tüketimi içerisinde sadece yüzde 15e karşılık geliyor. ABD'de 1990 seviyelerine binaen sera etkisi yaratan gaz miktarındaki artış 2003 yılında yüzde 13 olarak belirlenmiş durumda. Aynı şekilde, Bush idaresi döneminde petrol tüketimi daha önceki dönemlerdekine oranla yüzde 53 ten yüzde 60 a çıkmış durumda. Kısacası "petrol bağımlılığı" had safhada. Tüm dünyadaki 500 milyon arabanın 220 milyonun ABD'de olduğunu düşünürsek, ve mısırın fermantasyonu ile elde edilen biyoetanol ile çalışan araba oranı ise sadece yüzde 2 olduğunu bilirsek bir şeylerin yapılmasının gereklililği anlaşılır.
Araba yakıtı olarak bile biyoetanole geçiş ABD için yüzde 15 daha az sera gazı salınımı demek. Enerji Departmanı 2025 e kadar en azından petrolun yüzde 25inin biyoyakıt ile değiştirmek istiyor.
Ama gül bahçesi de değil bu konu. Örneğin bu işi 20 senedir yapmaya çalışan Brezilya'da ancak geçen sene benzin ve şeker kamışından elde edilen etanolla çalışan araba sayısı geleneksel araba sayısını geçmiş durumda.
Tüm bunlar yeterli mi peki? Biyoetanol veya biyoyakıtlar ne kadar bizi kurtatır? Her ne kadar çevre dostu arabalar önemli birer adım olsalar da, 15 yıl içerisinde tehlikeli ve geri dönülemez addedilen kirlenmenin önüne geçemeyecek. Sorunun köküne inmeden yapılacak çalışmaların hiç birisi küresel ısınmanın gerçek sorununua eğilmiş olamayacak. Ağaçlara bakmaktan ormanı göremiyen zihniyetler için sera gazı salınımlarının azaltılması sorunu, atmosfere gönderilen karbon diyoksitle sınırlı olduğu için karbon diyoksit salınım yapmayan ama hiç de çevre dostu olmayan nükleer enerjinin kullanımında patlama yapılmasına neden olacak. Veya olayı sadece ve sadece arabada kullanılacak yakıtın cinsini değiştirerek dünyanın geleceğinin kurtaracağını zannedenler de yanılacak. "Ekolojik arabalar arabalarınızı şimdikinden iki kat daha fazla sürmeniz anlamına gelmez diyor" University College London Bartlett'in yaptığı bir çalışmada Banister. Çevre konusunda duyarlılık artmadıkça ve yaşam tarzlarında değişiklik yaratılmadıkça şu enerjiyi kullanmışsın veya bu enerjiyi kullanmışşsın farketmez. Kapitalizm ve yaşanabilir bir çevre iki zıt kavramdır ve birarada bulunamaz ne de olsa.
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder