ABD'nin New Orleans sehrindeki buyuk kasirga felaketinden sonra, dogrudan ilgisi bulunmasa da, dunya iklimindeki degisikliklerin etkisinin biraz daha belirgin bir sekilde arttigi soylenebilir. Felaket sonrasi, Kyoto Protokolu'nu imzalamayan ABD'nin, iklim degisikliklerinin yaratacagi potansiyel sonuclari biraz daha ciddi bir sekilde dusunmesi gerektigine dair gerek sivil toplum kuruluslari ve bilimsel kuruluslar tarafindan gerek de hukumetler duzeyinde cesitli aciklamalar yapildi. Bunlardan en ilginci dis politikasini neredeyse ABD gudumunde olusturan Ingiltere'nin basbakan yardimcisi Prescott'un Katrina ile Kyoto prokolu arasinda dogrudan bir iliski kurarak ABD'nin protokolu imzalamamasini elestirmesi oldu. Tabii bunda meydana gelebilecek iklim degisikliklerinin en büyük müzdariplerinin ada devletler olacagının da etkisi büyük. Herseyden once ise siradan halkin gozunde cevresel konulardaki duyarliliklar, biraz da ilerde meydana gelebilecek yeni dogal felaketlerin korkusuyla, daha fazla mesruiyet kazandi. Olan biteni anlama yetisinden uzak ABD baskani W. Bush'un deyimiyle yeni "fesat" kaynaginin iklim degisiklikleri sonucunda dogacak felaketler olabilecegi de daha yuksek sesle telaffuz edilmeye baslandi.
Kyoto protokolu, malumunuz sera etkisi yaratan gazlarin saliniminda belirli bir sure icerisinde belirli olculerde indirime gidilmesi konusunda belirli bir eylem planidir. Bu protokolde belirsiz olan ise bu isin nasil yapilacagina dair prosedurler, pek fazla bilinmeyen ise Kyoto protolukunun mekanizmalaridir.
Genel kabul gormus dusunceye gore Kyoto protokolu gelecegimizi kurtaracak formulu iceren panzehirdir. Evet, dogrudur: dunya da sera gazi etkisi yaratan gazlarin, ve ozellikle de karbondioksidin (karbonun degil), salinimi normalin kat kat ustundedir. Bu sekilde giderse de bilimsel modellemelerin gosterdigi gibi iklim degisikleri yasanmasi sonucunda da ileride oldukca ciddi problemlerle karsilasilacaktir. Kyoto Protokolu bu anlamda ileriye dogru atilmis iyi niyetli bir adim olsa da protokelle hedeflenen sera gazi salinimlari duvara karsi bodoslama 150 kilometre hizla giden bir arabanin hizini 130 kilometreye dusurmesı olarak degerlendırilebilir.
Tum bunlarla birlikte protokolun nasil yurutulecegine iliskin uluslararasi mekanizmalar isin rengini kacirmaktadir. Bu mekanizmalardan ilki emisyon (veya karbon) ticaretidir. Protokole gore, "kirletici" olarak adlandirilan butun ulkelere 1990 yili salinim seviyelerine binanen emisyon kredisi verilmistir, ve bu krediler ulkeler icindeki cesitli endustrilere yaptiklari kirletim miktarlarina gore (en cok kirletene daha cok kredi) dagitilmistir. Bu mekanizma sayesinde, limit emisyonunu gecen, yani atmosfere salabileceginden daha fazla salinim yapan bir firma, gidip atil durumda olan, yeteri kadar salinim yap(a)mayan baska bir firmadan parasini odeyerek emisyon kredisi alabilir. Yani atmosfere yapilan salinimda bir azalma yoktur ama bu mekanizma sayesinde atil olan firma "hava"dan para kazanmaktadir. Boylece endustri carki donmekte, cevresel nedenlerden oturu uretim durmamaktadir. Ikinci makenizma, temiz kalkinma mekanizmasidir. Bu mekanizmaya gore, yine limitinden cok salinim yapan bir firma, emisyonunu dusurmek yerine gidip gelismekte olan ulkelerden birindeki cevresel bir projeye katkida bulunabilir. Boylece yaptigi bu katkidan dolayi da yeni emisyon kredileri kazanir. Firma, atmosfere gonderdigi salinimda azalma olmamasina ragmen kendini iyi hissetmekte, neden oldugu kirlilikten dogabilecek sucluluk duygusu ise birazcik olsa azalmaktadir, ne de olsa cevresel bir projeye katkida bulunmustur. Ucuncu mekanizma, ortak uygulama mekanizmasidir. Bu mekanizma bir onceki mekanizmanin aynisidir, ama firmamiz gidip de gelismekte olan ulkeyle ugrasmasin, zengin ulkeler kendi aralarinda paslassin, harcanacak para da birbirlerine kalsin diye (miras aile icinde kalsin misali) gelismis ulkeler arasindaki projeler icin uygulanmaktadir. Kisacasi, protokolun nasil yurtulecegi konusunda oncelikli dusuncenin cevresel degil ekonomik oldugu ve bu protokolun gozuktugu kadar da masum olmadigi sonucu ortaya cikmaktadir. Ozellikle, herseyi bir kar mekanizmasi olarak goren kapitalist toplumlarda da bunun tam tersini dusunmenin biraz safdillik olacagi de asikar.
Peki bu mekanizmalarin uygulamalari nasil yapilmaktadir ve kazanilan emisyon kredileri nasil hesaplanmaktadir? Iste bu sorularin cevabini yine kirleticiler vermektedir. Kazanilan emisyon kredisi, proje olmadan onceki potansiyel emisyonun, firmanin cevresel projeye yaptigi katkidan sonraki emisyon arasindaki fark olarak hesaplanmaktadir. Pek tabii ki bu hesabi yapan firma, proje oncesi emisyonu oldugundan cok daha fazla gosterme olanagina ve de boylelikle bir tasla uc kus vurma hakkina sahip olmaktadir. Soyle ki, firma, gosterdigi buyuk emisyon farkiyla havadan kredi kazanmaktadir; sonrasinda bu krediyi daha cok kirletmek icin kullanma hakkina sahiptir ya da bu krediyi baska bir firmaya satarak para kazanmaktadir. Sonucta olmayan bir azaltim sayesinde daha cok kirletme veya kirlettirme hakkini bulabilmektedir. Pek tabii sirketin kasasini da doldurarak.
Carpici ornekler.. Azzzz sonraa...
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
1 yorum:
Hello
I saw Corto Maltese and I can't resist to leave a message.
but...I don't speak your language....here I supose your talking about New orleans...I'm not sure.... I' ve been looking for a couple of friends of my mother
You like cinema...Truffaut, Vertov ...maybe also Bunuel, Fritz lang, Jean Vigo?
I'm just watching you...as my blog says...
Best regards
Yorum Gönder